Dolar yine neden yükseldi?
Ülkemizde dolar kurunun yükselmesinin çok sayıda sebebi var. Bunların en önemlilerini maddeler halinde listelemek gerekirse:
• Yabancı merkez bankalarının faiz oranını yükseltmesi
• Ülkemizdeki Cari Açık (Ödemeler Dengesi) sorunu
• Uluslararası siyasi ve politik olaylar
• Ülkemiz yönetiminin hataları
• Halkımızın hataları
İsterseniz bunları biraz daha detaylıca açıklayalım...
Merkez Bankalarının Faiz Hamleleri
Amerikan Merkez Bankası FED'in, faiz oranını arttırması, diğer ülkelerde bulunan doları ülkesine geri çağırmasının en güzel yollarından birisidir. FED faiz arttırdığında, diğer ülkelerde dolar çıkışları yaşanmaya başlanır. Piyasadaki doların azalması ile birlikte arz-talep dengesinin değişmesi sonucunda dolar fiyatlarında yükselme yaşanır. Arz-talep dengesi sebebiyle doların yükselmesi, son dönemde yaşadığımız patates ya da antep fıstığı fiyatlarındaki artış gibidir. Serbest iç piyasada ihtiyacı karşılayacak seviyede ürün kalmadığında, fiyat yükselmeye başlar.
Ülkesinden dolar çıkışını önlemek isteyen bir ülkenin de nitekim faiz arttırması gerekir. Ancak, para çıkışını önlemek için gerekli olan faiz arttırım oranı ekonomik büyüklüğe, güncel faiz oranına, ülkenin ekonomik güvenirliği, ... gibi konulara bağlıdır. Türkiye'nin para çıkışını durdurmak için Amerika'nın yaptığı faiz artışına eşit bir artışla dengeyi sağlaması mümkün değildir. Keza, FED 21 Mart 2018'de faiz oranını %1.5'tan %1.75'e çektiğinde, dolar çıkışını durdurmak için bizim karşılık olarak faiz oranımızı %13.5'tan %16.5'a çıkarmamız gerekmişti.
NOT: Faiz oranını arttırmak uzun vadede enflasyon oranını arttıracaktır. Yüksek faiz oranları sebebiyle bankalardan çekilen kredi miktarları azalacaktır. Bu da ekonomik büyümede bir yavaşlamaya neden olacaktır.
Cari açık sorunları (Ödemeler Dengesi)
Cari açık ya da ödemeler dengesi, belirli bir sürede bir ülkeye giren ve çıkan paranın net farkını ifade eder. Yani bir ülke senelik 50 milyar $ ihracat, 60 milyar $ ithalat yapıyorsa; her sene 10 milyar $ açık veriyor demektir. Bu uzun süreli sürdürülebilir bir durum değildir. Her ay 5000 ₺ kazanıp, 6000 ₺ harcayan bir aileyi düşünün. Bir süre sağdan soldan borç alarak bu şekilde yaşamaya devam edebilirler. Ancak, eninde sonunda başkaları, bu ailenin borcunu ödeyemeyeceğini anlar ve bunlara borç vermekten vazgeçer. Ailenin toplam borcu ödenebilir limitleri aştıysa, bunun geri dönülemez acı sonuçları olacaktır.
Ülkemiz ne yazık ki yüksek cari açık sorunu olan ülkelerden birisidir. Kullandığımız enerjinin neredeyse tamamını ithal ediyoruz. Çok sayıda teknolojik alet ve makinayı dışarıdan ithal ediyoruz. Her ne kadar turizm aracılığı ile ülkeden çıkan bu paraları dengelemeye çalışsak da, ne yazık ki çıkan parayı dengeleyecek miktarda para girişi sağlayamıyoruz. Şu aralar yıllık 50 milyar $'ı bulan açık veriyoruz ve bu çok ciddi bir sorundur.
Genellikle ihracat ve ithalat işlemleri dolar ve euro kurları üzerinden yapıldığından, karşılaştığımız bu cari açık sorunu doğrudan arz-talep dengesini bozmakta ve döviz kurlarında yükselişe sebep olmaktadır.
Siyasi ve politik olaylar
Ülkeler arası ilişkiler, siyasi ve politik dengeler her zaman aynı seviyede sürdürülmez. Ülkelerin stratejik hedefleri birbirleriyle çakıştığında, her ülke elindeki yaptırım ya da caydırıcı gücü ölçüsünde menfaatlerini korumaya çalışır. Genelde ekonomik olarak daha güçlü olan ülkeler, ekonomik olarak daha güçsüz olan ülkeleri ekonomik ambargolar ve kısıtlamalar ile dize getirmeye çalışırlar. Eğer yönetimdeki grubun kendi menfaatleri ile çatıştığını düşünüyorlarsa, hükümeti devirmek ve yerine daha uyumlu birini geçirmek için ellerinden geleni yaparlar.
Bildiğiniz gibi son dönemde NATO müttefikimiz olan ABD ile ilişkilerimizde önemli problemler yaşıyoruz. İlişkilerimizi bozan bazı hadiseleri hatırlamak gerekirse:
• Terörle mücadelede kullanmak için istediğimiz Heron, Predator gibi insansız hava araçlarını parasıyla bile olsa bize satmamaları.
• Patritot gibi füze savunma sistemlerini almak istememize rağmen bize satmamaları, diğer ülkelerden S400 gibi alternatiflerini de almamıza izin vermemeleri.
• Hemen güneyimizdeki Suriye sınırları içerisinde terörist olarak nitelendirdiğimiz bir örgüte ücretsiz olarak silah yardımı yapmaları ve ülke kurdurma vaatleri.
• 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi ile ilgili kişileri ülkelerinde korumaları ve yargıya teslim etmemeleri.
• Üretim ortağı olduğumuz F35 savaş uçaklarının ülkemize satışını önlemeleri.
• FETÖ ile ilişkisi sebebiyle ülkemizde yargılanan Rahip Andrew Brunson'un iadesini istemeleri.
• Ülkemizden ithal ettikleri alüminyum ve çelik gibi ürünlerdeki vergi oranlarını %100 oranında arttırmaları.
Özellikle, rahip olayından sonra topyekün bir ekonomik saldırı başlattıkları apaçık ortadadır. Şubat 2018'de 3.75 bandında olan dolar kuru, Ağustos 2018'de 6.80'i görmüştür. Apaçık bir darbeden sorumlu olan FETÖ'yü ülkemize teslim etmek istemeyen ABD'nin, bir rahip için yargının bağımsızlığı umursamaksızın ülkemize bu denli saldırgan bir pozisyona geçmesi oldukça düşündürücüdür.
Ne dersek diyelim, kim haklı olursa olsun, sonuç ortadadır. Ekonomik sistemin sahibi olan ABD ülkemiz ekonomisine büyük bir zarar vermiştir. Verilen zararın daha ne kadar büyüyeceğini de kestirmek oldukça güçtür. Bir şekilde ülkemizden döviz çıkışı yaşanmakta bu da arz-talep dengesindeki değişim sebebiyle kur artışı olarak sonuçlanmaktadır.
Ülke yöneticilerimizin hataları
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk başkanı olan sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ben faiz artışına karşıyım, faizi yükseltmeyin!" demesiyle, faiz'in düşürülemeyeceği bir kez daha ispatlanmış oldu. Hatırlarsanız, 21 Mart 2018'de FED'in faiz arttırması sonucunda arz-talep dengesi bozulmuş ve gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizden de dolar çıkışı başlamıştı. Ne yazık ki yönetimin baskısı sonucu Merkez Bankası faiz oranları uzun süre arttıramadı. 23 Mayıs 2018'de arttırmaya karar verdiğinde de artık çok geç olmuştu. 21 Mart'ta 3.92 olan dolar kuru 23 Mayıs'a gelindiğinde 4.93'te durduruldu. Geç gelen faiz artışıyla dolar çıkışı durdurulmuş olsa da artık olan olmuş ve dolar kuru karşısında %21-22 oranında küçülmüştük. Dolar gereğinden fazla yükselmiş, ardından gerçekleşecek olan yüksek enflasyon süreci başlamış oldu. Biz de halk olarak dükkanlardaki fiyat artışını görmeye başladık.
Halkımızın fakirleşmesine sebep olan bir başka hatayı da atanan bakanlar üzerinden örnekleyelim. Sayın Erdoğan, başkanlık öncesi son hükümette Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı için damadı Sayın Berat Albayrak'tan daha bilgili, yetenekli ve tecrübeli bir aday bulamamıştı. 10 Temmuz 2018'de Başkanlık sistemine geçiş sonrasında da Hazine ve Maliye Bakanlığı için de aynı damadından daha bilgili, yetenekli ve tecrübeli birisini bulamaması ekonomik çevreleri oldukça şaşırtmıştı. Bunu çevresindeki eleman eksikliğine mi, yoksa başkalarına güvenememesine mi bağlasak bilemiyorum. Ancak, bu karara ekonominin tepkisini de anında gördük. 9 Temmuz'da 4.58'den kapanan dolar, 2-3 gün içerisinde 4.86'ya kadar yükseldi. Dolar karşısında yine %6-7 küçülmüştük.
Halkımızın hataları
Ülke yöneticilerinden çok halkımızın eğitimsizliği ve bilgisizliği döviz kurlarında artışa sebep olmaktadır. Bu hataların en önemlilerini sıralamak gerekirse:
• Başka bir ülkenin para birimine yatırım yapmak.
• Karizma ya da gösteriş yapmak için ihtiyacının çok üzerinde olan ürünleri satın almak
• Yurt dışından ithal edilen enerjiyi tasarruflu şekilde kullanmamak
Bunları biraz daha detaylıca açıklayalım:
Yabancı ülkelerin para birimlerine yatırım yapmak
Bizim ülkemizde niye onlarca yıldır dolar biriktirilir hiç düşündünüz mü? Mesela, Fransızlar genel olarak dolar biriktirmez, işin ilginç tarafı Rus'lar da euro biriktirmez. Brezilyalılardan da Japon Yen'i biriktirenleri pek bulamazsınız. Bir insan neden başka bir ülkenin parasını biriktirir ve kendi parasının değerini düşürür ki?
Bir de olaya şu gözle bakalım. Amerikalıların Fransa aleyhinde bazı yaptırımlar yaptığını farzedin. Fransızların kendi ülkesinde dolar bırakacağını mı sanıyorsunuz? Yok yok onlar bayağı eğitimli ve ülkesini seven insanlar. Böyle bir durumda hemen gerekeni yaparlar. İki kuruş para kazanacaklar diye ülkelerinin para birimlerini asla satmazlar.
Ama işte bizde böyle bir sonuç elde edemezsiniz. Ülkemizde, öyle bir kesim vardır ki Amerika-Türkiye kavgasında bile hemen dolara sarılırlar. Çünkü, dolar yükselecek, onlar da iki üç kuruş para kazanacak ve mutlu olacaklardır. Sanki 4 ₺'den aldıkları doları, 7 ₺'den satınca zengin olacaklarını düşünürler. Dolar alırken verdikleri ₺ ile satarken ellerine geçen ₺'nin değeri aynı kalmaz ki. Kendi para birimlerinin değerini düşürdüklerini, yani aslında kendi dizlerine kurşun sıktıklarını (ya da Nasrettin Hoca'nın deyişiyle, kendi oturdukları dalı kestiklerini) bir türlü anlayamazlar. Yetmezmiş gibi, böyleleri, dolar almayanları da salak yerine koyarlar. Bu nasıl bir eğitim, nasıl bir zeka, nasıl bir vatanseverlik anlamak mümkün değil. Yazık, gerçekten çok yazık...
İhtiyacı olmayan ürünleri almak
Biliyorsunuz günümüzde 10 bin liralık akıllı telefonlar raflarda yerlerini almış durumda. Acırım şu asgari ücretli çalışanlarımıza ki 5-6 aylık maaşlarını gözlerini kırpmadan bir telefona verebiliyorlar. Sorsan, facebook ve youtube kullanıcısı olmaktan öteye bir bilgi birikimleri de yok. Bu çaresizliğe, eğitimsizliğe sadece acırım ve üzülürüm. Elimden birşey gelmez, anlatırım dinleyen yok...
Otomobil satışlarında da durum pek farklı değil. Dolar kurunun %50 yükselmesinin ardından, Mercedes ve BMW satışlarının da %50 arttığı bilgisi geldi. Pes yani! Bu kadar mı milliyetçilikten uzak, bilinci kapalı, aciz nesiller yetişiyor bu ülkede. Bu kadar mı kıçının rahatına düşkün bir milletiz? Yeri geldi mi Arapları eleştirmesini iyi biliriz ama... Allah hepimize akıl fikir versin!
Enerji tasarrufu
Ülkemizin en büyük gider kalemlerinden birisi enerjidir. Isınmak için doğalgaz ithal ediyoruz, ulaşım için petrol satın alıyoruz. Dizel, benzin, lpg, fuel oil, ... hepsi dışarıdan geliyor. Ne yazık ki ülkemizde bunları bedavadan yerin altından çıkartamıyoruz. Her sene yaklaşık 50 milyar $ parayı sadece bunlar için dışarıya veriyoruz. Keşke bunu bir şekilde 40 milyar dolara düşürebilsek, değil mi? En azından problemin %20'sini aşmış olacağız.
Oysa bunu başarmak çok basit. Tek yapmamız gereken biraz tasarruflu olmak. Gereksiz yere odaları fazla ısıtmamak, toplu ulaşım araçlarını daha çok tercih etmek, toplu ulaşım araçlarının bile normalin çok çok üzerinde ısıtıldığına hepiniz şahitsinizdir... İhtiyacımız olmayan lambaları söndürmek, gereksiz yere enerji harcayabilecek ürünleri prizlerde takılı tutmamak bu kadar zor mu? Bizim gibi bir ülkede yaşayan ve ülkesini seven insanların böyle yapması gerekmez mi?
Kur yükselişini nasıl durduracağız?
Arkadaşım, ülkene çeşitli ekonomik yollardan saldırılar düzenleniyor. Askeri darbe ile tamamlanamayan süreçler, ekonomik yöntemlerle devam ettirilmeye çalışılıyor. Çeşitli ambargolar uygulanıyor. Ek vergi kesintileri ve yaptırımlar geliyor. Çevrendeki ülkelerle bağların ve ticaretin önlenmeye çalışılıyor.
Ülkeni yönetenler de ekonomi konusunda hatalar yapıyor. Yine de tek başlarına böyle bir kur savaşından çıkmaları mümkün değil. Darbe gecesinden tek başlarına çıkabilmeleri mümkün müydü sanki?
Ekonomi savaşında 2018 Ağustos başında elimizdekiler şunlar:
• Halkımızın hesaplarında yaklaşık 100 milyar $ döviz var.
• Şirketlerin hesaplarında yaklaşık 100 milyar $ daha var.
• Merkez bankasında yaklaşık 100 milyar $ rezerv var. Bunun yaklaşık 75 milyar $'ı döviz rezervi, 25 milyar $'ı da altın rezervi.
Türkiye'de piyasada tedavülde maksimum 20-30 milyar $ nakit döviz var. Birileri bu kadar az paraya müdahele ederek kuru yükseltiyor. Hadi şirketler dolarla borçlanmış, onlar önlerini görmek için dolarda kalmak zorunda. Ancak sen, halkın bir bireyi olarak başka bir ülkenin parasını biriktirmemelisin, biriktiremezsin. Doların değer kazanmasından medet ummamalısın. Çünkü, eninde sonunda kendi parana geri döneceksin, değeri düşen parana geri döndüğünde eline ne geçecek? En azından git dolarını altına çevir! Bari fiziksel bir karşılığı olsun. Nasılsa altın da aşağı yukarı dolarla aynı seviyelerde artış gösteriyor. Böylece, dolara gereksiz yere talep oluşturmamış, dolar karşısında kendi ülkenin para biriminin değerini düşürmemiş olursun.