Oryantal yağlı boya resimler
Batı resim sanatında ortaya çıkan akımlar arasında en çok Türk resmini ilgilendireni şüphesiz Oryantalizm akımıdır. Oryantalist akımın başlangıcı, 18, yüzyıl siyasi konjonktürü ile doğrudan ilgilidir. Osmanlı bünyesindeki bozulmanın en ileri düzeye ulaştığı bu dönem, aynı zamanda bu bozulma ve geri kalmışlığa çarelerin de arandığı bir dönemdir. Bu çarelerin en başında şüphesiz dışa açılma ve modernleşme çabaları gelmektedir.
Bu çabalar doğrultusunda Osmanlının Avrupa ülkeleri ile daha sıcak ilişkiler kurmaya yönelmesi, özellikle Fransa ile karşılıklı bir yeniden tanıma sürecini, kısıtlı da olsa beraberinde getirir. İşte bu dönemdir ki, Osmanlı aristokrasisinde derin bir Fransız kültürü etkisi oluşmuştur. Roko ve Barok akımlarının da sanat hayatına bıraktığı derin izler bu dönemde en üst düzeydedir.
Ancak bu etkileşim tek yönlü değildir. Osmanlıda olduğu gibi, batı sosyetesinde de bir Osmanlı ve doğu motifleri kullanma merakı gelişmiştir. Romantizm etkileri ile bu merak ve ilgi, maceracı gezginlerin ve derin Doğu sırları peşinde koşan bohem sanatçıların Osmanlı topraklarına akınına yol açmıştır. Bu dönemde kurulan Osmanlı – Fransız ittifakının, bu portreye sıcak bir katkı sağlamış olduğu düşünülebilir.
Bu süreç sarayda batılı ressamların boy göstermesiyle devam eder. Aynı şekilde Türk ressamlarının da Avrupa’da, özellikle Paris’te sanat hayatına katılımlarıyla Türk resminin de gelişiminde önemli bir pay sahibidir. Saraya davet edilerek veya kendini davet ettirerek çalışmalar yapan ressamların çokluğu iki sonuç verir. Birincisi Avrupa’da Oryantalizm modasının sürmesi, ikincisi ise bu modanın teşviki ile daha fazla sanatçının oryantalist resim pazarından pay almak amacıyla Doğu’ya yönelmesi.
Abdülmecid ve Abdülaziz, gelecek vadeden Türk ressamları kuşağına verdikleri desteğin yanı sıra, yabancı ressamlara da büyük ilgi göstermişlerdir. Bu yabancı ressamların Türk resminin gelişimine sağladıkları katkı üslup olarak değilse bile resme olan ilginin gelişimi kapsamında dikkate değerdir. III: Selim döneminde gelen Melling, Hilair, Allom, Bartlett, Antoine de Favray, van Mour gibi ressamlar, İstanbul manzaraları resmetmişler ve Boğaziçi Ressamları olarak anılmışlardır. Ancak gelen ressamlar arasında bazıları İstanbul'a olan tutkuları veya Türk resmine sağladıkları katkılarla diğerlerinden ayrılırlar. Amedeo Preziosi (1816- 1882) ve Leonardo de Mango (1843- 1930) İstanbul'a yerleşip hayatlarının sonuna kadar bu kentte yaşamışlardır. Aivazovsky (1817- 1900), resimlerinde büyük bir tutkuyla sevdiği İstanbul'u defalarca kez ele almış, şehre bir çok kez gelmiştir. Guillemet (1827- 1878), 1874 yılında İstanbul'da bir özel desen ve resim akademisi kurması ile önem kazanır. İtalyan ressam Zonaro (1854- 1929), İstanbul'da çok sayıda resim üretmiştir.
Oryantalim akımının Türk resmine üslup anlamında kattığı çok fazla değer olmadığı kanaati yaygındır. Ancak, Osmanlı topraklarında eser veren bu büyük ustaların teknikleri ve oluşturdukları sanat talebi, çağdaş Türk resminin ilk kuşağının da yolunu açmakta etkili olmuştur. Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyyid, Halil Paşa ve Hoca Ali Rıza; ortaya koydukları büyük performansa fırsat tanıyan saray desteğini, kısmen de olsa bu sanatçıların çalışmalarına borçludurlar.
Özellikle Osman Hamdi Bey, büyük bir oryantalist ressam olarak sayılabilir. Yabancı oryantalistlerin, doğu kültürlerine karşı yetersiz izlenimleriyle ortaya koydukları eserler, bir anlamda kültürel bir hatalar zinciri de içermekteydiler. Hamam sahneleri ve cariyelerle dolu bir çok oryantal resim tuvali, aslında gerçeklerden oldukça uzak kompozisyonlar sunmaktaydı. Böyle bir akımın dış dünyadaki etkilerini hesaba katarak, bunun bir fırsat olarak değerlendirilebileceği aşikardır. Osman Hamdi, tuvallerinde resmettiği kompozisyonlarında derin bir Doğu gerçeği ortaya koymuştur. Yüzyıllarca dünyaya hükmetmiş olan ve günün batı medeniyetinin kaynağını teşkil eden bütün değerlerin oryantalist olduğu gerçeğini dünyanın yüzüne vurmuştur bir anlamda. Çünkü onun tuvallerinde sürekli düşünce ve üretim sahneleri yer alır. Çalışan insanlar, düşünen insanlar, iletişim halinde olan sıcak figürler. Bu figüratif canlılık ve gerçeklik, Batı dünyasına adeta şu mesajı vermektedir: Bu coğrafyanın içkin değerleri bildiğiniz ve resmettiğiniz gibi değildir. Buraya gelerek İstanbul’un mesire yerlerinde gönül eğlendirirken yaptığınız tablolar, bizim ağaçlarımız ve göllerimizdir. Benzerleri İsviçre’de de görülebilir. Oysa ki bizde kaplumbağa terbiyecileri var, ve işte bu da onun resmidir. Bilgi, bilgelik ve sabır... İşte Doğu.
Bu bir anlamda Batı ile Doğu’nun birbirini daha iyi anlamak üzere çaba sarfetmeye davet edilmesidir. Bir sentez önerisidir. Bugün bile ihtiyacı, belki de o dönemden kat be kat daha fazla hissedilen bir sentez.
Oryantal resim akımı, empresyonizm, kübizm gibi akımların ezici gücü ile Avrupa’da sönmüş, soyut resmin dünyadaki büyük patlamasıyla ise neredeyse unutulmuştur. Ancak 20. yüzyılda sanat koleksiyonerlerinin ilgisini tekrar kazanmış ve bu tarzda eser vermeyi tercih eden sanatçılar ortaya çıkmaya başlamıştır. Günümüzde oryantal resim halen büyük ilgi görmektedir.