Türkiye'nin dış borcu ve güncel bir analiz
Ne yazık ki bir kesim hala Türkiye'nin satıldığını, ekonominin battığını, sürekli geriye gittiğini iddia etmeye devam ediyor. Bunların yalan yanlış iddialarla dolu tezlerine cevap vermek için bu yazıyı hazırlamaya karar verdim.
Öncelikle, 2012 yılında dünyadaki ekonomilerin büyüklük sıralamalarını verelim LİNK
1. Amerika - 16,244 (milyar $)
2. Çin - 12,261 (milyar $)
3. Hindistan - 4,716 (milyar $)
4. Japonya - 4,576 (milyar $)
....
16. Türkiye - 1,125 (milyar $)
Ardından, ülkelerin borç sıralamasını verelim! LİNK
1. Amerika - 17,344 (milyar $)
2. İngiltere - 10,090 (milyar $)
3. Almanya - 5,719 (milyar $)
4. Fransa - 5,275 (milyar $)
...
26. Türkiye - 331 (milyar $)
Aynı listede kişi başına düşen borca göre sıralama yaptırırsanız!
1. Luxemburg - 3,696,467 ($)
2. Ireland - 512,083 ($)
3. Monaco - 471,428 ($)
...
7. Amerika - 160,158 ($)
...
15. Fransa - 74,619 ($)
...
17. Almanya - 57,755 ($)
...
60++. Türkiye - 3,794 ($)
Ne kadar da geride kalmışız değil mi? Ya birileri konuyu anlamamış, ya da onların anlamadıkları birşeyler var.
Son olarak, ülkemizin borcunun dağılımını verelim! LİNK (2013 Ç3, sayfa 14)
Kamu Borcu - 111,7 (milyar $)
TCMB Borcu - 5,6 (milyar $)
Özel Sektör - 255,3 (milyar $)
Şimdi yukarıdaki bilgiler ışığında ülkemizin dış borcu ile ilgili birkaç yorum yapalım:
1. Ülkemiz ekonomik büyüklükte dünyada 16. sırada iken, borç sıralamasında ise 26. sıradadır! Hatta, kişi başına düşen borçta baya gerilerde kalmışız. Bunun açıklaması şudur: başkalarının paraları ile iş yapmayı öğrenememişiz. Gidip onların bankalarından borç alıp iş kurmuyoruz. Onların harcayamadıkları sermayelerini onların yerine biz değerlendiremiyoruz.
2. İkinci net gözlem şudur: Genellikle daha gelişmiş ülkelerin ekonomik büyüklüğü de borcu da daha büyük olur. Bundan kaçınmaya çalışanları anlamakta açıkça zorlanıyorum.
Şöyle bir örnekle konuyu açmaya çalışayım: Ey Arabistan, paranı borç olarak bizim bankalarda tutar mısın? Biz o parayla uçak, araba, füze, ... fabrikaları kuralım. Şimdilik borçlu görüneceğiz ama eninde sonunda bu işten para kazanacağız. Halkımız da bundan büyük fayda sağlamış olacak. Tabi ki sen de kazanacaksın, bu işin doğasında var...
3. Bu borçların büyük bir bölümünü özel sektör borçları oluşturur. Bunlar Türkiye'nin özel sektörünün önünü görebildiğinden dolayı yeni yatırımlara girişmesi anlamına gelmektedir. Mesela Bulgaristan'da Şişecam fabrikası açıldığında, Bulgaristan'dan düşük faizli geri ödemeli kredi alınır ve Türkiye bu şirket için garantör olur. Bu dış borcumuzu kısa vadede arttırıyormuş gibi görünmesine rağmen, ülkemizin ekonomisin geliştiğini gösteren en büyük göstergelerden birisidir. Özel sektör için daha çok dış borç demek, daha iyi bir konuma geldiğimizin en açık delilidir.
Bakın ben burada Merkez Bankası'nın borcu artsın demiyorum. Bu tam tersine, ülkemiz için olabilecek en kötü durum olurdu. Bağımsız karar almamızın önündeki en büyük engel olurdu. Emekli maaşları öderken bile başkalarından dilenmemiz gerekirdi.
4. Genellikle yanlış anlaşılan konulardan bir diğeri de cari açık meselesidir. Sanki cari açık bilerek arttırılıyormuşçasına ters ters yorumlar yapılıyor. Ekonomik büyümeden karalamayı başaramayanlar son dönemde cari açık üzerinden bir karalama kampanyası yürütmeye başlamışlar, gidiyor... Cari açık yurt dışına gönderilen parayla, yurt dışından gelen paranın farkıdır. Yani buradan, dışarıya çok para kaçırmaya devam edersek uzun dönemde ülkemiz için zararlı sonuçlar oluşacağını tahmin etmek zor değildir.
Bu bilgilerin ışığında ülkemizdeki cari açığın son dönemde hızlı bir şekilde yükselmesinin temel sebebi: ülkemizdeki refahın son dönemde çok hızlı bir şekilde artması, buna rağmen geliştirilen teknolojilerin henüz satılacak seviyeye getirilememesidir. Daha basitçe açıklamak gerekirse; artık ülkemize daha fazla BMW, Mercedes girmeye başladı. Oysa kendi ürettiğimiz askeri malzemeler, üniversitelerde geliştirilen teknolojiler, Aselsan ve Tübitak'ta geliştirilenler henüz otomatik üretim ve yurt dışına satılma aşamasına getirilemedi. Şimdi bu iki maddeyi biraz daha açalım.
Türkiye'de gün geçtikçe insanların refah düzeyi ve ellerindeki para artıyor. Dolayısıyla da yurt dışından yeni birçok ürünü getirmeye başladılar. Bunu önlemek veya azaltmak için şu anda yapılabilecek en iyi yöntemler: TL'nin değerini düşürmek ya da vergi oranlarını arttırmaya çalışmaktır. Bildiğiniz gibi zaten bunlar Türkiye'de dünyada başka hiçbir ülkede yapılmadığı kadar iyi yapılıyor (ÖTV, KDV, ...). Yoksa insanımızın karşısına hayır almayacaksınız şeklinde yasakçı bir anlayışla gidilmesi ne kadar doğru olabilir?
Diğer taraftan ülkemiz hâlâ üretmeye başladığı arabaları, askeri teknolojileri, helikopterleri, uyduları, ... seri fabrika üretimi ve satış aşamasına getiremedi. Bu sebeple de şu an için çıkan parayı dengeleyecek kadar ülkemize para sokamıyoruz. Konuyu bir başka açıdan daha değerlendirelim: Evet, eski siyasi başarısızlıklardan dolayı kapattığımız araba, uçak fabrikalarımız sebebiyle bugün bir süreliğine daha cari açık problemlerini yaşamaya devam edeceğiz. Yalnız hiç şüpheniz olmasın, mantıklı adımlar gelmeye devam ederse ve bu hızla ekonomimizi büyütmeye devam edersek eninde sonunda kendi ürünlerimizi de geliştirip satmaya başlayacağız. Dolayısıyla, belki biraz gecikmeli olacak ama, 20-30 yıl içerisinde bu sorun da ortadan kalkacak. Çünkü; fabrikayı bugün kursanız dâhi, ancak 10-20 yıl sonra pozitife geçmeye başlarsınız. Yazın kuraklığında kış aniden gelmez, bir değişim süresine ihtiyaç vardır.